antihalife’den

 

geldiğimizde

alın kemiklerimize mıhlanmış birer yıldız bulduk

ama kim olduğumuza dair bir fikrimiz yok

 

bize oradan bir ışık getirip

gölgeleri yerden toplamamızı söyleyenler

çoktan unuttu varlığımızı

artık ışığı da gölgeleri de

yalnız ışık ve gölge oldukları için seviyoruz

birbirimize ahengin nerede olduğunu sormayı

uzun zaman önce bıraktık

 

isteyerek bitmediğimiz bir kıyıda

yavaşça soğuyarak beklediğimiz anlaşıldığında

içimizden bazıları anlam istedi

bazıları kuş isimlerini ezberlemek için defter tuttu

anlam isteyenlerimiz

anlamın ne anlama geldiğini anlayamadan göçtüler

kuşları izleyenlerse

defterlerine çırpınmak diye yazdı uçmanın çoğunu

 

“ıslak hayvan tasvirleri

efsunlu bir buğu mağarada

yarasını ciddiye alamadığı için

kanayarak ölen bir maymunun göğsünde

yaşlı bir şey uğulduyordu

ateş çatırtıları arasında”

 

bazen kelimeye varmayacak şeyler duyduğumuzda

petrol kokan tepelere tırmanıp

aşağıdan geçen yük gemilerini sayıyoruz

ama kim olduğumuza dair bir fikrimiz yok

 

eskiden

kendine kazınmak için eşelediği bir suratıydık sonsuzluğun

ama ona ruhunun iskeleti olmadığını hatırlattığımız gün

tırnaklarımız uzamaya başladı

sonsuzluğun tırnak izlerini yamıyoruz

doğmuş olmaktan başka neden aramadık hayatımıza

başka bir nedeni de yoktu zaten

 

isteyerek bitmediğimiz bir kıyıda

yavaşça soğuyarak beklediğimiz anlaşıldığında

bizden önce de hışırdıyordu ağaçlar

su bizden önce de ilerliyordu

 

neden bilmek isteyelim kim olduğumuzu

geldiğimizde

alın kemiklerimize birer yıldız mıhlanmıştı

güzeldi

parlıyordu.

 

Share on FacebookTweet about this on TwitterPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someoneShare on Tumblr