160. KM TANIMLARI

AHMET GÜLER: 160. kilometre eşiktir hacı.

160. kilometre eşiktir hacı. Sevgiline giden yolda eğer 160 kilometre hızla gidersem geç kalırım, dersen hâlâ gençsindir, ama 160 kilometre sana korku veriyorsa ve ayağını gazdan çekiyorsan iş işten geçmiştir.

REHA YÜNLÜEL: Senden hızlısı, Şam’da Red Kit sızısı!

Nedir 160? Hız? Hız sınırı? Kapsama alanı? Hedef? Başlangıç? SMS max? Allegro? “Kaç km hızla kaç km’lik mesafe”dir düşündüğün. Senden hızlısı, Şam’da Red Kit sızısı!

HAYATİ YILDIZ: yazicizgiolur.

Returnfren,boslukcukur,yazicizgiolur.

DENİZ AKHAN: Korkuyor musun? Güzel…

Günümüzde herkes yavaşlığı özlüyor. Yetişemiyoruz çünkü. Çocukluktaki o sürat arzusu yenilgilerin altına gömülmüş. Oysa asfaltın çatlaklarından filiz verdi mi bir sevinme -biraz hüzünle tabii… Hızlandı mı da yetmiyor, kadrana bakan gözleri bir süre sonra rakamları unutuyor -kimilerinin. Hızlandıkça bedeni geriye iten güçlerin cezbesine kapılıyor -kimileri. Birilerinin baş döndürücü bir hızla ilerlediğini bilenler ecelini çağırdığını düşünüyorlar...

ÖMER ŞİŞMAN: Yolda yürürken 160 kilometre hız yaptın diye kolundan çekebilirler.

160. kilometre bugün uçlarda bir hız değil. Uçlarda bir hıza çıkmak ya da makul bir hıza inmek, 160. kilometreye çıkmış kişinin iradesine, bir anına bağlı. Nâzım Hikmet 160 kilometre hızla giderken öpüşmeyi düşlediğinde, bu hız aman aman düşlenecek bir hız değildi. Nâzım Hikmet 160 kilometre hızı düşlemekle kalmadı, 160. kilometrede öpüşmeyi tecrübe etmek istedi. 1930’da....

BURAK FİDAN: Islıklı serseri duygular.

Yürüyen aksam. 160. kilometreyi ilk gördüğümde, nerdeyse benimle yaşıt bir Ford kullanıyordum ve yanımda babam vardı. Şimdi yürüyen aksamı dinle, demişti. Sesler, titreşimler, hatta kokular. Kendi arabanı tanırsın. Dikkat çok önemliydi. Eller de. Kimse 160. kilometrede hata yapmak istemez. Ama en güzeli, iki parmak aralıklı camdan içeriye giren ıslıklı serseri duygulardı.

KEREM IŞIK: Gerçek anlamda yaşadığımızı asıl o zaman hissedebiliyoruz.

Zaman her daim –Musil’in ifadesiyle– ‘süvari devesi gibi dörtnala’ koşuyor. Bizler artık sıfırlarla birlerin egemenliğinde, dijital düşüncenin hüküm sürdüğü bir çağda yaşıyoruz. Doğduğumuz andan itibaren kendimizi sınırları çok önce başkaları tarafından çizilmiş bir hayatın içinde buluyor; yaşadığımız, soluk alıp verdiğimiz, parçası olduğumuz bu dünyayı algılayıp keşfetmeye çalışırken dayatılan envai çeşit kurala farkında olmadan boyun eğmeye...

UTKU ÖZMAKAS: 180’le gitsek duvara çarparız.

160 kilometre, ortanın üstü bir hız. Sanki bir akış olmadan akış halini görmeye en çok yaklaşılabilecek olan hızmış gibi. 180’le gitsek duvara çarparız ama 160; hem kontrolü elinde tutmak hem süratli gitmek demek gibi.

MEHMET DAVUT ÖZDAL: 160laşmayın lan.

Get the Flash Player to see this content.

ELİF SOFYA: … kalıcı bir çınlama yürüyor.

Varsayalım saniyede 160 kilometre hızla işliyor zihin. Aynı hızla bir ağaç uzuyor. Dış yüzü yarılıyor bir kızın, sözcükler imgelere tükürüyor. 160 kilometrede zehirden arınıyor toprakta tohum. Varsayımları parçalıyor bu ihtimalin kuvveti. Dil dolanıyor, dil çözülüyor, bitiyor. Boşlukta hızı hızlandıran kalıcı bir çınlama yürüyor.

MUSTAFA BAYRAM MISIR: Kapitalist felakete karşı devrim, hızda değil viya ile öpüşme arasındaki muhteşem ilişkide gizlidir.

Dalganın üzerinde yüzüstü yatarak kıyıya varma sporuna viya denir. Kıyıda güneşle oyalandığınız kısa anlarda aklınıza sevdiğiniz düşerse, 160 kilometre ile giderken öpüşmek ne harikuladedir diye düşünülebilir. Yanınızdaysa, öpüşürsünüz ve bu harikuladedir. Değilse, düşünürsünüz ve kendinizi dalgaya yatırarak kıyıya attığınız bu spora viya denir. Kapitalist felakete karşı devrim, hızda değil viya ile öpüşme arasındaki bu muhteşem...

FAHRİ GÜLLÜOĞLU: Hız da yavaşlık da bir virtüözlük ister.

Bugün (23. 09. 2011: yaşasın gün-gece eşitliği!) CERN’de Fizikçiler ışık hızını aşmaktan söz açıyorlar: Spekülasyon ya da değil, bunu konuşuyor olmak, günümüzde hız konusundaki ölçütlerin, sınırların hangi boyutlarda zorlandığını apaçık gösteriyor. Söz konusu karayolu ise 160 km/h hâlâ fena hız değil. Adamın nefesini kesebilir. Kişiye bağlı. Kendimi bir “hızsever” olarak adlandıramam, “dinginlik”, “yavaşlık”, “sükûnet” benim...