En Son Yazılar

Yetmez Ama Hayır | Ali Özgür Özkarcı
Siyasetle şiirin iç içe yaşamaya alışkın olduğu bir ülkenin çocuklarıyız. 1980’den sonra şiirin siyasetten kopması yalnız şiir için değil, esas siyaset için kötü oldu, şiirsizleştirmenin sonuçlarını hep beraber yaşıyoruz. 19 yaşından beri sol siyasetin içinde yaşayan Ali Özgür Özkarcı, 160. Kilometre’den çıkan yeni kitabı Yetmez Ama Hayır’da şiiriyle siyaseti buluşturuyor, siyasete şiirler armağan ediyor. Torlak...
Edebi Şeyler
Edebi Şeyler, Burak Fidan, Ali Özgür Özkarcı, Ömer Şişman ve Ahmet Güntan tarafından yürütülen, edebiyatta bilgi, deneyim, yenilik, yeni fikirler, yaygınlaşma, diğer sanat disiplinleriyle ve diğer benzer kuruluşlarla işbirliği arayan bir örgütlenmedir. Kadro olarak ihtiyaca göre deneyimli isimleri bünyesine katarak genişlemeyi hedefler. Edebiyatın yaygınlaşması için, tanıtımının, edebiyatın katışıksız değerlerine içten bağlılığı bozmadan etkin bir biçimde...
160. Kilometre çıkış bildirisi.
160. Kilometre bir ‘Edebi Şeyler’ dizisidir. Şiir ve şiir üzerine metinler yayımlar. Şiirin okurla birlikte dışarı çıkması gerektiğine inanır. Kitapları bu yüzden cep boyutundadır. 160. Kilometre yeni arayışlar ve deneylerle şiirin dolaşımının hızlanacağını bilir. Yalnızca bir yayın dizisi olmanın ötesinde, şiire ilişkin her türlü yenilikçi deneyime açık bir zemin olmayı hedefler. Açtık mıydı...
AHMET GÜLER: 160. kilometre eşiktir hacı.
160. kilometre eşiktir hacı. Sevgiline giden yolda eğer 160 kilometre hızla gidersem geç kalırım, dersen hâlâ gençsindir, ama 160 kilometre sana korku veriyorsa ve ayağını gazdan çekiyorsan iş işten geçmiştir.
REHA YÜNLÜEL: Senden hızlısı, Şam’da Red Kit sızısı!
Nedir 160? Hız? Hız sınırı? Kapsama alanı? Hedef? Başlangıç? SMS max? Allegro? “Kaç km hızla kaç km’lik mesafe”dir düşündüğün. Senden hızlısı, Şam’da Red Kit sızısı!
DENİZ AKHAN: Korkuyor musun? Güzel…
Günümüzde herkes yavaşlığı özlüyor. Yetişemiyoruz çünkü. Çocukluktaki o sürat arzusu yenilgilerin altına gömülmüş. Oysa asfaltın çatlaklarından filiz verdi mi bir sevinme -biraz hüzünle tabii… Hızlandı mı da yetmiyor, kadrana bakan gözleri bir süre sonra rakamları unutuyor -kimilerinin. Hızlandıkça bedeni geriye iten güçlerin cezbesine kapılıyor -kimileri. Birilerinin baş döndürücü bir hızla ilerlediğini bilenler ecelini çağırdığını düşünüyorlar...
ÖMER ŞİŞMAN: Yolda yürürken 160 kilometre hız yaptın diye kolundan çekebilirler.
160. kilometre bugün uçlarda bir hız değil. Uçlarda bir hıza çıkmak ya da makul bir hıza inmek, 160. kilometreye çıkmış kişinin iradesine, bir anına bağlı. Nâzım Hikmet 160 kilometre hızla giderken öpüşmeyi düşlediğinde, bu hız aman aman düşlenecek bir hız değildi. Nâzım Hikmet 160 kilometre hızı düşlemekle kalmadı, 160. kilometrede öpüşmeyi tecrübe etmek istedi. 1930’da....
BURAK FİDAN: Islıklı serseri duygular.
Yürüyen aksam. 160. kilometreyi ilk gördüğümde, nerdeyse benimle yaşıt bir Ford kullanıyordum ve yanımda babam vardı. Şimdi yürüyen aksamı dinle, demişti. Sesler, titreşimler, hatta kokular. Kendi arabanı tanırsın. Dikkat çok önemliydi. Eller de. Kimse 160. kilometrede hata yapmak istemez. Ama en güzeli, iki parmak aralıklı camdan içeriye giren ıslıklı serseri duygulardı.
KEREM IŞIK: Gerçek anlamda yaşadığımızı asıl o zaman hissedebiliyoruz.
Zaman her daim –Musil’in ifadesiyle– ‘süvari devesi gibi dörtnala’ koşuyor. Bizler artık sıfırlarla birlerin egemenliğinde, dijital düşüncenin hüküm sürdüğü bir çağda yaşıyoruz. Doğduğumuz andan itibaren kendimizi sınırları çok önce başkaları tarafından çizilmiş bir hayatın içinde buluyor; yaşadığımız, soluk alıp verdiğimiz, parçası olduğumuz bu dünyayı algılayıp keşfetmeye çalışırken dayatılan envai çeşit kurala farkında olmadan boyun eğmeye...
UTKU ÖZMAKAS: 180’le gitsek duvara çarparız.
160 kilometre, ortanın üstü bir hız. Sanki bir akış olmadan akış halini görmeye en çok yaklaşılabilecek olan hızmış gibi. 180’le gitsek duvara çarparız ama 160; hem kontrolü elinde tutmak hem süratli gitmek demek gibi.