En Son Yazılar

Ömer Şişman: “Türkiye’de şiiri izleyen 300 kişi kaldı.” (IAN Edebiyat, Eylül 2015)
Şiirle tanıştığım ilk gençlik yıllarında şiir bir şairler/sanatçılar parkurundan ibaretti. Orhan Veli’yi seversin, diğer Garipçileri okursun, Rimbaud’yu seversin, Lautréamont’a götürür seni, Rilke’yle diyaloğun bitmeden Celan girer araya, Tsvetayeva’ya kulak kesilirsin Mandelştam’la karşılaşırsın bir süre sonra ve bu böyle devam eder. Kimisini yarım yamalak kimisini can kulağıyla dinleyip anlarsın. Elbette bu son derece gelişigüzel...

Fırat Demir: “Şimdiki zamanın popülist dili, (…) bıyıklı ironisi, (…) köhne erkekliği beni geriye bakmaya zorladı.”
Söyleşi: Fırat Demir – Canan Aydın İlk kitabınız ‘Yeni Cüret Çağı’nda yoksul mahallelerden, kimlikten, cinsellikten bahseden bir şiir vardı. ‘Öte Geçeler’de bir kırılma görüyoruz. Artık ölülerden, büyülerden, çöllerden bahsediyorsunuz. İki kitap arasında neler yaşadınız? Yoksul mahalleler kendi içlerinde ayrılırlar. Kimisinde tehlike boldur, seni elinden tutup dışarı çıkarır. Doğduğum, büyüdüğüm mahalle griydi, sessizdi, tehlike yoktu, mucize...

Sinan Özdemir: “Karanlığın, mistiğin, gerçeğin ve öte gerçeğin kitabı Öte Geçeler.”
Yeni Cüret Çağı’nın şairi Fırat Demir’i BirGün, Milliyet Sanat, bianet, Kaos GL, Bir+Bir, kitap-lık, Yasakmeyve, Kontra gibi mecralardaki yazı ve şiirleriyle de tanıyoruz. Şair şu sıralar Agosgazetesinde yakın geçmişin iz bırakan portrelerini duyarlığı ve dolaysızlığı yüksek bir detaycı bakış açısıyla ele alıyor. Ayrıca yakın zamanda gerçekleşen 13. İstanbul Bianeli’nin kendine başlık olarak seçtiği Lale Müldür’ün Anne Ben Barbar mıyım?’ından...

Mehmet Said Aydın: “Sokağın bir tehlikesi varsa ve benim de bununla ilişkim varsa, şiirimin bununla doğası gereği bir ilişkisi var.”
Söyleşi: Mehmet Said Aydın – Gülenay Börekçi Mardin’den İstanbul’a, Ankara’ya geldin… Geldiğin yerlerle, Mardin’le Diyarbakır’la hâlâ yoğun ilişki içindesin. Orada ve burada sokaklar aynı mı? Kızıltepe’den önce İstanbul’a, sonra Ankara’ya, ardından gene İstanbul’a göçmek gibi bir şey yaşadım, evet. Diyarbakır doğumluyum ama o kadar, sadece birkaç ay yaşadım orada çok sonradan. Şimdilerde ülke yıkan,...

Ömer Aygün
Ömer Aygün [New York, 1975] Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde yardımcı doçent olarak çalışıyor. Şiirleri Beyaz, Kitap-lık, Mahfil ve Heves dergilerinde yayımlandı. Şiir kitapları Taş Gün (2002, 2015) ve Koro (2010).

Oğuzcan Önver
Oğuzcan Önver [1993] İstanbul doğumlu. Abdulkadir Gıynaş ile birlikte Palaspandıras Fanzin’i çıkarıyor. Şiirleri Palaspandıras, Duvar, Japonya, Mosmodern gibi dergi ve fanzinlerde yayımlandı.

Taş Gün | Ömer Aygün
Ömer Aygün’ün 1994-2001 arasında yazdığı şiirlerden oluşan Taş Gün 2002’de yayımlandı. 90’ların şiir edebiyat politika ortamına doğan Aygün, O sıralar Türk şiiri bence feci durumdaydı. En azından ben yazılanlardan feci sıkılıyordum. Bencil, imgeci, salata gibi şeyler, ünlemler aşırı öznel. (…) Rimbaud’nun güzel tabiriyle amacım “nesnel şiir”di diyor. Bu tabiat-yoğun kitabında kendisini adeta güncel şiir ortamının...

Spontanlığını Muhafaza. | Oğuzcan Önver
Spontanlığını nasıl muhafaza edersin? Buradaki tersliği anlarsak, Oğuzcan Önver’in şiirine yaklaşmış oluruz. Spontanlık anında, içten kendiliğinden gelen demek. Muhafaza ise olduğu gibi kalmasını sağlama, koruma. Anla birlikte gelen nasıl olduğu gibi korunur? İşin içine düşünce girince o spontanlık bozulmaz mı? Şiirin bu en eski cehdini kendine yöntem edinmiş, düşünceyle anın kendiliğindenliği arasında gidip gelen gerilimli...

Orkestra | Rıdvan Gecü
Şiir okurunun ilgisini, daha ilk kitabıyla çeken ve şiirde gideceği yolları açık bir şekilde ortaya koyan şairler vardır, Rıdvan Gecü bu şairlerden. Kırmızı Perfect 2013’te yayımlandığından beri gündemden düşmedi, hâlâ okunuyor. Rıdvan Gecü’nün ikinci şiir kitabı Orkestra, Türk modern şiirinin dışladığı “anlatı”yı özgün bir bireşim ile şiirin içine geri sokan cesur bir deney. Kitapta, yaylılar...
![Erhan Altan: "[H]ep başlamış olanın da başlamak zorunda olduğu bir yer var işte: Otmopoli’de Akşam." Erhan Altan: "[H]ep başlamış olanın da başlamak zorunda olduğu bir yer var işte: Otmopoli’de Akşam."](https://www.160incikilometre.com/wp-content/uploads/2015/08/042_otmopolideaksam-1-214x290.jpg)
Erhan Altan: “[H]ep başlamış olanın da başlamak zorunda olduğu bir yer var işte: Otmopoli’de Akşam.”
Uçsuz bucaksız nasıl başlar? Tarık Günersel, şiirlerinde insanlık, dünya ve hatta evren kadar eski bir uzamın peşindedir. Tüm coğrafyalara ve zamanlara yönelen, tüm şiir tarihlerini kapsamak isteyen, dolayısıyla pek sınırı olmayan, çünkü sınırları aşmaya çalışan bir şiir uzamının… Böyle bir uçsuz bucaksızlık ister istemez başlangıcını sorar ve çağırır. Öyleyse şu soruyu sormak gerekir:...