tsunaminin görünen son dalgası
derisini yüzdüm üstünü örttüğüm gülüşümün
bu iç dolduran güvenin, boynumdaki nefesin
kıvırdığım bir kitap sayfasının ortasından yırtıldı hayatım
bir arabanın torpidosunda saklamaya çalıştım
bilmediğim bir şehrin haritasında senin yolunu bulmaya çalıştım
bilmediğim bir soğukta seni ısıtmaya çalıştım
hiçbir şey artık aynı olmayacak biliyorum
hepsini mahvettim bakir ikliminde ikimizin
bilmediğim dillerde oluru olmazı arayıp, bu öfkeyi seninle boğdum bir gece yarısı
fark etmediğin bir çift el omuzlarından hiç inmedi
duymadığın o çirkin sözler kafanın içinden hiç çıkmadı
kabahatlere sığınıp beni tüm evrenlerin mezarlığında sakladın
bir kez olsun sesini yükseltmemek için tüm tatlı su balıklarını yuttun
bir kez olsun beni öpmek için bu dünyayı donuk bir uyku rüzgarıyla kapladın
kızgın inmiş bir kutsal kitap bu
her şeyi yakmaya yemin etmiş, hızını alamamış, yerleri delmiş, gökleri inletmiş
geriye bakmayıp günleri değiştirmiş, borçlu kalmış, moda sahilindeki tenis kortuna düşmüş
ve bir anı yaratmış ikimize
sorgusuz bir infial bu, ritmini takip etmediğin bir kalbe ait
sormadan aldığın tüm cevaplarına ait ölüm öfkesi bu
oysa yansımanda aradığını hiç bulamayacaksın
özürler, en çirkinleri, tırnaklarını sökecekler
kızgın inmiş bir kutsal kitap sana hiç değmemişken
ben sana sarıldığımda yılın müridi seçileceksin
yavaş yavaş
bir iyileşmek doğacak
tüm sular durulacak, dümdüz bir çizgi çizeceğim
iki ucundan birleştirip dünyayı gezeceğim
özür dilerim bir türlü üzülemedim
her şeyi mahvettim bakir ikliminde ikimizin
mono
çoklu hissetmek bu, çok değil
yaşla beraber bazı şeyler
hepsi yaşla / yüzde yüz safsata
yıllar olsa da aramızda
ucundan tutup dünyayı defalarca kez sarabileceğimiz
seni her yaşında aynı bulur, aynı sayar, aynı görürdüm
bunu istemediğini söyleme, can yakmak, hükmetmek, bir kesik atmak laterale
bunları büyük bir çırganışla
geçmişimden geleceğime kanatmak
hepsini istedin
hepsini diledin, bu inanmadığımız yaşama
bu inanmadığımız zamana
bu inanmadığımız dünyaya
karşı çıkıp ben buna inanacağım dedin
sen buna inan, ben bir 10 dakika daha uyuyayım
saçlarımı öreyim, denizin tuzu üstümde kalsın
içimizden geçeni bile söyleyemeyeceğiz, sesimin tonu çınlamayacak kulaklarında
korkunç bir senaryoda sarılan aşıklara bakıp
dünyadaki dertlerin beşeriyetinden yakınıp
bu hiçliği bu illüzyonu anladığımızı
bu eleştirel gerçekliği
bu herkesten üstünlüğü ve özgüveni
bu eşsiz komplekslerimizi
şiir yazarak haykırmakla bir ömrü değerli kılmaya çalışacağız
mor orkideler, oniki doğum günü kutlamaları
sesli mesajların, su içerken boğazından gelen ses
ağzının kenarında gittikçe silikleşen ben
saçındaki beyazların – yaş tabularının dilemması bu
bozulmuş çirkin koltuk örtüsü, unutmak istediğim, yok saydığım ilk değil kaçıncı bilmediğim göz ağrım (patolojik)
üstüne düşünmemek nimeti, elini tutarsan benim için öp
hiçbir yerde
hiçbir zamanda bulunmak zorunda değildin
kimse olmak zorunda değildin
ihtiyaçları karşılamak, her şeyi bilmek, her şeyin sana sorulması
bunların hiçbiri muhakkak değildi
ama bilmeseydim, sorulmasaydı, sevilmeseydim
ah ya sevilmeseydim
her zamanki gibi hep benimle ilgiliydi