2000’li yılların genç şiirinin önde gelen isimlerinden olan Ali Özgür Özkarcı dördüncü kitabı Dikkat Köstebek Çıkabilir’de kentin köstebeklerine, hayaletlerine eğiliyor ve onların ortak hikâyesi olarak “yaşlı köstebek”i de ele alıyor. Ne de olsa “anlatılan senin hikâyendir”. Kitabın adından ve ilk şiirindeki ithaftan anlaşılabileceği üzere buradaki köstebek Daniel Bensaid’e bir gönderme taşıyor ama Özkarcı bununla kısıtlı kalmayarak “her akşam Tarlabaşı’ndan Taksim’e çıkan”, “TTNET kablolarını kemiren”, kentsel dönüşümle şehirden kovulan köstebekleri şiirine sokuyor.

Peki köstebek kimdir? Özkarcı’nın buradaki yanıtı çok açık: “Bizler, görülmek istemeyenler yani köstebekler” (s. 19). Köstebekler kentin kılcal damarlarında sessizce hayatı sürdürenler, hayaletsellikleriyle musallat olmak için zamanını bekleyenler. Bir canlı olarak köstebeğin korkutuculuğunu, karanlıkla sıkı fıkılığını, yüksek sanatın taltif edip rafına yerleştirmeye çabaladığı ama her seferinde kafasını bir köşeden çıkarıp durumu sezen ancak daha güçlü çıkmak için bekleyen köstebeği ve başına gelenleri anlatıyor: “Ben, işte, malum devrimci. / Malum mülteci, malum Ermeni. / Malum Kürt, malum Aleviyim.” (s. 22)

Köstebek kitapta bir imge olmanın ötesine geçiyor ve kanlı canlı varlığıyla ülkenin siyasal gündemindeki yeriyle kendisini gösteriyor. Özkarcı bu nedenle 2000’lerdeki politik gündemi damıtarak köstebeği şiire bir eleştiri öğesi olarak sokuyor. “2012’de ‘Kaçaklık’ın, / bir ‘ekmek davası’ olduğu hâlâ öğrenilemeyecek” (s. 34) dizeleriyle Roboski’de öldürülenler için “ölmeseler kaçakçılıktan yargılanacaklardı” diyen İdris Naim Şahin’in “devlet kafası”nı eleştirirken, tarlalardan çıktıkça kafasına dipçikle vurulan köstebeklerin hayat hakkını hatırlatıyor. Bunu da politik doğruculuktan uzak durarak yapıyor. Kitabın sonunda yer alan “köstebeklerin ront”larıysa “hayata dönüş” operasyonlarından tutun da N.Ç. davasına kadar toplumsal alanda bile isteye görmezden gelinenleri kayıt altına alıyor.

Dikkati çeken bir nokta da “köstebek”in politik bir kahramanlık noktasına konumlandırılarak yüceltilmemesi. “Köstebekler de Ağlar!” şiirinde köstebeklerin de yaraları olduğu, üstelik bunların devletin ve yerüstündeki insanların yaptıklarıyla sınırlı olmadığını hatırlatıyor.

Özkarcı, Dikkat Köstebek Çıkabilir’de daha önceki kitaplarında da gördüğümüz üzere odağa aldığı bir olay çerçevesinde resmi tarihyazımını sorguluyor. Daha önce Yetmez Ama Hayır’da Mustafa Suphi’nin öldürülmesini odağa almıştı. Bu kitapta da 1938 Dersim Katliamı’nı üç şiirle ele alıyor ve Recep Tayyip Erdoğan’ın sahte bir özür dileyişini şiirle tarihe kaydediyor.

 

Muhalefetin Halleri

Dikkat Köstebek Çıkabilir’de dikkati çeken, yeraltından kendi mevzisini kazan ve muhtemelen şairin bundan sonraki kitabında kendisine daha geniş bir yer bulması yüksek ihtimal dahilinde olan bir çizgi var: Muhalefet ile sahte muhalefetin ayrışması.

Özkarcı bugün muhalif pozisyonun da sorgulanması gerektiğini işaret ederek muhalefetin iki biçimini, daha doğrusu birisi gerçek, ötekisiyse konjonktürel olarak güvenli sığınakların ardından yapılan bir “muhalefet” biçimini işaret ediyor: “Beyaz Türklere gönül rahatlığıyla küfretmek serbesttir.” (s. 10), “Bir isyan sadece vitrinleri kırmadan / Kundaklamadan arabaları” (s. 16) gibi dizelerde görüldüğü üzere “muhalefetin pekiyi çocukları” (s. 26) arasında yer almanın gerçek muhalefetin saflarında yer almadığını dile getiriyor. Bu eleştiri genel bir perspektifte kalmayıp edebiyat özelinde de yerini buluyor. “Tutunmaktan anlamayanın, devrimi olmaz” (s. 32) dizesinde görüldüğü üzere Özkarcı, Tutunamayanlar’ın ironisine, sahte muhalefetine eleştiri okları yönelterek gerçek muhalefetin hayata tutunamamanın cakasını satmak yerine iktidar istemesi gerektiğini işaret ediyor. Doksanlardan sonra yer altı kültürünün poplaşmasıyla birlikte “tutunamama pozu”nun sahte bir muhalefet konumu işgal ettiğine işaret ediyor.

Özkarcı’nın bir sonraki çalışmasında bu iki konumun birbirinden ayrışmasının daha geniş bir yer bulmasının ihtimal dahilinde olduğu tespitini yaparken, şairin hesaplaşma dozunu kitaptan kitaba geçerken arttırdığı gerçeğini göz önünde bulunduruyorum. Yamuk’taki “Liberallerden Nefretimin Birkaç Kısa Nedeni”nden bu kitaptaki “Tutunanlar”a doğru hareket eden şiir çizgisi kendini giderek belirginleştiriyor.

 

Umudun Bekçileri

Özkarcı’nın şiirinde belki de ilk kez bu kadar umutlu bir çizgi görüyoruz. Günümüz Türkiye’sinde bir “köstebek” olarak varolmak için tutunulabilecek en kuvvetli dallardan birisi umut. Ne var ki “katı olan her şeyin buharlaştığı” bu çağda ve bu ülkede umudu da savunmak gerekiyor. İşte köstebekler tam da böylesi bir siyasal konjonktürde “Biz, umudun bekçileri oluyoruz!” (s. 73) diyerek ortaya çıkarlar; çünkü “Köstebek oysa bunun için var. / Sürekli kazar. / Olmazsa yıkar, kazar hep baştan. / Çünkü eninde sonunda ışığı görmek ister. / Öyleyse köstebekle beraber: // Umut’suzlara ölümmmmm! / Umutsuzlara ölüm!” (s. 11).

Burada baş gösteren bir tehlikeyi işaret edelim: Şiire değil, politikaya dair bir tehlike. Korunması gereken umut, siyasal bir sinizmin semptomu da olabilir. Tam da bu nedenle köstebeklerin sinizmine kaymamak ve bunu onaylamamak için şiirin uyanık olması gerekir. Aslında çok daha geniş bir biçimde ele alınması gereken, söz konusu umutta dikkati çekense bir tür “hınç ahlakı”nın birikimine cevaz vermesi.

“Ama hiç bilemeyeceksiniz, nereden gelecek hücumum. / Taktiklerimle bezdireceğim sizi hiç şüphe etmeyin. / Bir şehrin hayaleti olarak bok çukurlarını iyi bilirim. / Bu yüzden benden endişe ediyorsunuz, / Duyduğuma göre özel aletler geliştiriyorsunuz beni bulmak için. / Ama betonlarınızı delerek geleceğim asıl, hiç şüphe etmeyin / Zaten çimentodan çalıyorsunuz, işim kolay diyebilirim.” (s. 25)

Özkarcı’nın köstebeği yüzyıllardır bu toplumun “çimentosu” olduğu söylenenlerin aslında ne kadar da çürük olduğunun, yıllardır bunlardan nasıl çalındığının farkında. Köstebeklerin zamanı geldiğinde duyarak, hissederek kazdıkları çukurlardan betonları parçalayarak çıkacağını işaret ediyor.

2000’li yılların en önemli tartışmalarından ve genç şairlere yöneltilen en önemli eleştirilerden biri şiirin halktan uzaklaştığıydı. Dikkat Köstebek Çıkabilir bu anlamda kurduğu dille şiir kentine bir işaret levhası çakıyor. Sadece şiirin değil, hayatın da dışında bırakıldığı söylenenlere, en alttakilere çeviriyor vizörünü. Ali Özgür Özkarcı Kırbaç’ta hissettirdiği, Yamuk’ta söylediği, Yetmez Ama Hayır’da yüksek sesle ilan ettiği çizgiyi Dikkat Köstebek Çıkabilir ile kalınlaştırıyor. Kitap, yer yer anlatımcılığa fazlaca kaysa da Türkçe şiirin 2000’lerdeki en yüksek düzeye ulaşan politik şiirlerinden biri olduğu apaçık.

 

Birgün, 06.10.2012.

Share on FacebookTweet about this on TwitterPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someoneShare on Tumblr