Bizim açımızdan bu senenin önemli kitaplarından biri Güntan’ın şiirgeldikelimedeboğuldu’su. Şairin yıllar yılı dergilerde yayınladığı söyleşileri/söyleşmeleri bu kitapta bir arada.  Şiir için şiirden bile vazgeçebilecek bir şairin, şiirin şiir olmadan önceki halini yazan bir şairin diyalogları. Bu diyalogların bir kısmı, şairin kendi kendine sordukları ve bu sorulara yanıtlarından oluşuyor. Antik felsefenin, profesyonelleşmeden önceki kayıtlarını tutan diyaloglara benziyorlar. Hani filozoflar henüz sokak adamıdır, mistiktir, acemidir, şairdir filan. Platon bile bütün Platonluğuna rağmen bu diyaloglarda daha bir akrandır, kafa dengidir, kolay adamdır. Ama şöyle, kitap boyunca keyif alınmıyor hiç, ders alınıyor, ibret alınıyor; biraz da bütün bir edebiyat kamusu adına dayak yemeyi göze almanız gerekiyor. Bir şairin son on küsur yılında kendisini nasıl yeniden inşa ettiğine retrospektif bir bakış imkanı.

Ahmet Güntan’ın etkilendiği isimleri anarken gösterdiği müdanasızlıktan ve coşmuş vefa duygusundan etkilendim. Kendi seyri ve sorguçluğu zaten onu Parçalı Ham çizgisine getirecekmiş ama Arslanbenzer’den bahsedişi, okurda, Parçalı Ham’a onu okuduktan sonra ulaştığı fikrini uyandırıyor. Sanırım buna kendisi de itiraz etmez; çünkü Güntan imece ve “kardeşlik” zamanlarından kalma birine benziyor.

Güntan’ın çelişkileri var. Mesela kastettiği halk bence bir kurgu. Tarkovski’nin kastettiği halk gibi; o da bütün o filmlerini halk için yaptığını, halk için yaptığından ötürü öyle yapmak zorunda kaldığını söylüyordu. Halka saygı duymanın, sanatçıyı halkın yararına olarak, gerçek sanatını ortaya koymaya zorlayacağını söylüyordu. Halk için savaşmaktan bahsederken de dikkatli olmalı. Halk, bakalım bu savaşı istiyor mu? Tarih boyunca, Anadolu’da yaşayan Türkler –bazı Kızılbaşlar hariç- iktidarla geçinmenin mutlaka bir yolunu bulmuşlardır. Ayaklanma yerine sabretme, devrim yerine tevekkül, isyan yerine teenni tarafında yer almışlardır. Çünkü Sünnilik biraz bunu gerektirir. Başka çelişkiler de var kitaptaki görüşlerde ama bunlara Güntan’ın kendisi de işaret ediyor zaten. İşaret ediyor yanlış oldu, bunlardan besleniyor ve hatta bunların düzene girmesinden korkuyor sanki. Düşüncenin şiire boyun eğenini seviyor o, şiiri mahcup edenini değil.

Bir-iki keşke: Güntan, -tamam, kapı gibi manifestosu var ama yine de manifestodaki sızdırmasızlığı esnetecek bir biçimde- “Parçalı Ham” hakkında daha fazla konuşmuş olsaydı keşke. Yayıncı (160. Kilometre) sayfa tasarımını yaparken yazıyı sola yaslamak yerine bloklasaydı keşke.

 

İtibar, Mart 2012.

Share on FacebookTweet about this on TwitterPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someoneShare on Tumblr